Düzce’de Mas-Daf Pompa AŞ’de çalışan 120 işçi, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle, Nisan ayı başında tazminatsız olarak işten çıkarılınca, fabrika önünde eylem yaptı ve içeri girenleri de engellemeye çalıştı. Eylemler sırasında güvenlik güçleri ve fabrikanın özel güvenlik görevlileri ile işçiler arasında arbede yaşandı. İşçiler Kabahatler Kanunu uyarınca para cezasına çarptırıldı, şirket tarafından da haklarında suç duyurusunda bulunuldu.
Kamu sorunlarına duyarlı olan! Düzce Müftülüğü konuya eğilerek, Nisan ayının son cuma günü tüm camilerde okuttuğu hutbede “işi gereğinden fazla yavaşlatmak ve işyerine zarar vermek, kârı ve kârlılığı azaltıcı davranışlarda bulunmak, çalışanı ağır dini mesuliyet altına sokar” dedi.
Bu hutbeyi hazırlayan ve okunmasına izin veren yetkililer şimdi, iş güvencesi, iş güvenliği, çevre duyarlılığı, sosyal güvenlik sistemi, kamu güvencesi, sendika, İLO, Avrupa Sosyal Şartları gibi kurum ve kavramların, milli ekonomimize ve mübarek! Sermayedarlarımıza nasıl sorunlar çıkardıklarını ve ne kadar gereksiz olduklarını anlatan, taşeronluk sisteminin, parttime sigortasız çalıştırmanın, fazla mesainin ne kadar mübarek işler olduğunu anlatıyor ve asgari ücret karşılığında çalışan köleleri 8 saat değil, 12 saat çalıştıran işverenlerin, ülkeye ne kadar büyük hizmetler ettiğinden söz eden hutbeler hazırlıyorlardır.
Müftü efendiler ülke sorunlarıyla ilgileniyor. Bu ne devlet! Ama görünen o ki yine yanlış taraftalar. Hizmet içi eğitim vermeyen, iş yeri güvenlik önlemlerini almayan, insan takatini aşan çalışma sürelerine zorlayan, çoluk çocuğuyla ancak arpa ve yulaf yiyerek yaşayabileceği kadar ücret veren tersane işverenleri için din ne diyor? İşverenler onlara iş vermek ve iş kazasında/katliamında ölerek şehit olma imkânı sundukları için mübarek bir iş mi yapmaktadırlar?
500 bin lirayı taksi plakasına vererek durak, 30-40 bin liraya araç satınalan sermaye sahipleri 5 bin lira daha verip şoför mahalline kurşungeçirmez kabin yaparak çalışanın iş güvenliğini sağlamıyorsa, şoförler 8+8+8 üç mesai olarak 5 gün çalışması gerekirken 12+12 saat ve 7 gün çalışarak geçinmeye çabalıyorlarsa, yasalar, toplumsal akit, ahde vefa da imanın bir gereği olduğuna göre bu konuya din ne diyor?
Türkiye Cumhuriyeti İş Yasası (4857/63) çalışma süresini günlük 8 haftalık 40 saat 5 günle sınırlandırdığına, aşan süreler için fazla mesai ücreti öngördüğüne göre, bunları çalışanın zaruretlerinden yararlanarak kârından biraz fedakârlıkta bulunmayan işverenler için din ne diyor? Ağır çalışma şartları nedeniyle olan kazalar, can ve mal kayıpları konusunda din ne diyor?
Bu sorulara kamuya açık vicdanları rahatlatan cevaplar bulamazsak, müftülerin nezdinde dinle olan ilişkilerimizi yeniden gözden geçireceğiz. Bu topraklarda bütünü/kül kavrama noktasında sorunlu, Kur’an-ı sürekli gargara yapıp tüküren, ilim ve hikmetin hançerelerin altına inmesine müsaade etmeyen din adamları her dönemde olmuştur. Bunlar halkın imanının bekçisi rolüyle varlıklarını sürdüren saray uleması mürcie taifesidir. Varoluş biçimleri gereği ortodoks/sezarcı oldukları için, kendilerinden yukarıda olan her türlü güç ve otoriteye bağlılık gösterir ve oraya bakarak hiza/saf olurlar.
Müftülük hutbede ‘kârı azaltmamak gerek’ diyor. Bu sözün anlamı bu denklemde “patronlar işçilerin haklarını vermeyip kâr hanelerine/kerhanelerine yazabilirler” olur. Mas-Daf Pompa AŞ’de işçi olsaydım ve Sümeyye’nin, Zeyd’in, Bilal’in, Selman’ın, Ebu Zer’in dini ile tapınak bekçisi saray uleması arasındaki farkı bilmiyor olsaydım, kesinlikle İslam düşmanı birisi olurdum.
Bir konuda din adına fetva verebilmek için o konunun ayrıntılarının bilgisine ve teknik uzmanlığına sahip olmak gerekir. Konu nasihat konusu değildir. Fetva konusudur. Sıcak ve fiili durumlarda genel nasihat dili kullanmak mazlumların sırtında şaklayan kırbaç etkisi yapmaktadır. Söz konusu hutbeyi hazırlayan şahıs/kurum söz konusu şirketin muhasebatını incelemiş midir? Şirket’in iş akdine uyduğu konusunda kesin bir kanaat sahibi olmuşlar mıdır? Şirketin adalet ve hakkaniyete uygun bir tavır ve eylem içinde olduğuna kanaat edecek verilere ulaşmış mıdır? Ulaşmışsa bunu teknik heyetin/muhasebe/sendika imzasıyla birlikte açıklamalıdır.
Cemaat imamın önüne geçerse namaz bozulur. İmamın kıraatte hata yaptığını anlayan cemaatin namazı bozulur. Bugün İslâm dünyasında toplum, dini kurum ve şahsiyetlerin önünde yürümektedir. Tabiri caizse, çoban suya giden yolu açamayınca koyunlar çiti yıkar. Tekrar toplanması çobanların duruma intibakına bağlıdır. Aksi takdirde bu, İslam dünyasının bu güne kadar görmediği dinden kopuş ve modern bir sekülerleşmeyi getirecektir.
Başlangıcından günümüze İslam dünyasındaki ihtilafların hemen hepsi İslam altı mezhep, tarikat ve cemaat ihtilaflarıdır. Bu günkü durum ise, dini kurum ve önderlerin temsil ettiği İslam üzerinden, İslam’ın kendisi ile sekülerleşme/dünyevileşme arasındadır. Maalesef İslami kurum ve guruplar konformizm ve kariyerizmin sarhoşluğuyla bunu görememektedirler.
Müftülük, işçilerin genel dini eğilimine bakmaksızın hak, eşitlik ve adaletten yana bir tavır almakla yükümlüdür. Mas-Daf Pompa AŞ; sahipleri; “işçilerine rızıkta eşit olmak. Nahl 71” hedefli bir ücret ve iş politikasına sahip midir? Çalışanlar patronların “yediğinden yiyebilmekte ve giydiğinden giyebilmekte midir? Hadis-i Şerif” Eğer bu soruların cevabı olumlu ise ne alâ, olumsuz ise bu hutbeyi hazırlayanlar, okutanlar ve okuyanlar mahşerde “hasımları bizzat Allah, Hadis-i Kutsi ” olmak üzere hesaba hazır olsunlar. Çünkü mahşerde ilimsiz hüküm vermek ve ahde vefasızlıktan yargılanacaklardır. Tövbe edip, gidip işçilerden helallik istemelidirler.
“Ey iman edenler, adil şahidler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. El Maide 8”