Ah Cemil ağabey ah. Seni çok geç tanıdım.Geç tanımanın hala üzüntüsü içerisindeyim.Üniversite hazırlık aşamasında yani sene 2008’de Türkçe sorusu çözmek yerine senin eserlerini okurdum.Bir şaheserdi yazdıkların.Bu ülke,mağaradakiler,jurnal daha nice eserlerin.Seni okudukça okyanusta kaybolan bir geminin kaptanı oldum.Seninle keşfettim tekrardan hayatı.Sen nasıl kitaplara kaçtıysan ben de sana sığındım.Senin gölgene ve senin kitaplarına sığındım.Hemen hemen bütün eserlerini okudum,bazı geceler uyuyamadım.Seni düşündüm.Bazen hayıflandım keşke seni tanısam ellerinden öpsem dedim kendi kendime.Okumanın içimde ateş olmasını sağlayan sen, kelimeleri ruhumda ölümsüzleştirdin. Seni tanımak isterdim,müridin olmak ister seninle aynı havayı teneffüs etmek isterdim.Seninle büyümek isterdim.
Yıllar önce sahafta dolaşırken kitabını imzalı bulmuştum.Pahalı diye almamıştım.Şimdiki aklım olsa keşke bütün servetimi o kitaba yatırır yine de alırdım kitabı.Fikir dünyamda büyük etki bıraktın.Kurduğun birbirinden değerli cümleleri ruhumda sindirmeye çalıştım.Şükür ki birileri Marks,Hegel gibi insanların peşinden koşarken ben senin izinden yürümeye gayret ettim.
Seni anlamak emek ister.Seni gibi yaşamı yaşamak için durmadan okumak gerek.Gerekirse bir Lamia bulmak gerek.
Ve birkaç söz Cemil Meriç’ten Lamia hanıma “Sen bütün kitaplardan daha derinsin, sana yazdığım mektuplardan utanıyorum, kendi kendini oku… BİLİYORUM Kİ BENİMSİN. Ve gece bir deniz kızı gibiydi. Şarkılarla başladı yıldız yıldız; köpük köpük. Kah bir çöl rüzgarı gibi yakıcı, kah bir çöl gecesi kadar serin. Hangi beste sözün musikisiyle, sözün füsunuyla boy ölçüşebilir. Kelime kanattır, kelime buse. Ve gece bir deniz kızı gibi başladı. Harikulade gözleri vardı gecenin.”
Her cümle,her kelime, şimşek çakıyor gönlümde.Bütün ruhumla selamlıyorum seni.