Sıkıntımızı Çözelim mi?

 İçiniz daralır mı bazen! Hani böyle kötü hisseder misiniz. Özellikle evde yalnız kaldığınızda ve yapabileceğiniz çok şey varken, hiçbir şey yapmak istemez mi canınız! Havalar da, inadına sizi melankoliye sürüklemek istercesine yağmurumsu ve bozuk mu yoksa aşırı güzel mi olur! Ve netice nasıldır o günün bitiminde! Hayırla mı bitişe yaklaşır gününüz, yoksa zarara mı girersiniz kötü amellerinizle, şeytanı sevindirircesine!

Bazen birinin sizi araması, yolda karşılaştığınız eski bir arkadaşınızla hasbıhaliniz veya bir ölüm haberinden nasıl da etkilenirsiniz değil mi? Geçici olduğumuz şu fani dünyanın yalnızca bir ekinek olduğunu, neyi, nereye, nasıl ekeceğimizi ve ne ürünler almak istediğimizi kaçımız biliyor acaba! Ve girmeden ekineğe, nasıl bir hazırlık yapılması gerektiğini. Veya kaçımız “ben tam techizat hazırım ve ne ekeceğimi biliyorum” diyebilme cesaretinde…

Böyle durumları yaşamak insan için; derin tefekkürlere dalabilme fırsatının doğduğu yegane zaman dilimleridir, diye düşünüyorum kendi adıma. Çünkü sıkıntılardır bize ferahlığı özleten ve aratan. Ve sıkıntılardır bize silkinip ayağa kalkmayı sağlatan. Bilirim ki ne zaman içim daralsa ya da sıkılsa, bir eksik var techizatımda, beni ekinekten uzaklaştıran. Yüreğimin ve beynimin, o küçücük ama hiçbiri gayesiz yaratılmayan odacıklarında, seyahate başlarım eksiklerimi tedarik etmek istercesine. Ve bir de bakmışım ki; yazılmış sonuna kadar adıma ayrılan ekineğe, ekeceğim tohum listesi, büyük puntolarla.

Artık dalmaya başladığım düşünce aleminde; başkalaşmaya yönelir ve “ne yapsam da kendimi bu darlık ve sıkıntıdan kurtarsam” derdine düşerim sonucu olumlama yolunda. İş buraya geldi mi düğümler çözülmeye başlar ve diğer yardımcılarla devam ederim yoluma. İdrakinde olarak, neyi ilk alacağımı techizatıma…

Kendi adıma ilk eksiğimin, okumayı ertelemek olduğunu ve bunu halledersem sıkıntıdan kurtulacağımı düşünüyorum. “Nerden başlarsam gideririm bu eksiğimi” derim nefsime. Beni yaşadığım hayatın doğrularından sıyıracak ve ekineğe yaraşır bilgiler neredeyse, ondan başlamalıyım okumaya. Ehl-i Kur’an olmayı seçtiğimden; tabii ki, onu almalıyım listemin ilk sırasına. Kur’an nedir ve bana Rabbimin ne haberleri vardır; bana anlatan elçi(Hz. Muhammed (a.s.)) nasıl anlatmıştır ve yaşamıştır, doğru kaynaklardan “okumalı” ve “yaşamalıyım.” Aynen Peygamberimin yaşadığı gibi…Yoksa kurtulamam bu sıkıntılardan…

Kitabımızı, her şeyimizle kendimizi vererek okuduğumuzda anlayabiliriz ancak… Ve ben biliyorum ki anlamamak imkansız bir kul için hakkıyla okumaya durduğunda, sahibinin konuşmalarını. Çünkü O bilir yarattığı insana ve her şeye kendini anlatmanın gerekliliğini. Ama ne yazık biz kandırıyoruz ve oyalıyoruz kendimizi anlamadığımızı zannederek.. Çünkü çabamız yok Rabbimize yaklaşmaya. Ve O’na yönelmeye..

Özelde Hanımlara, genelde tüm dostlara bir yakarıştır bu acizane. Gelin stres ve sıkıntılarımızı yok edelim. Buna da okuyarak başlayalım. Göreceksiniz; gözünüz yüreğinize hangi vahyi yüklese, beyniniz bir sıkıntıyı sağlığa çevirecek. Yeter ki arayın dostlar, yeter ki arayın ve okuyun. Okumaya; “ne okuyayım” diye başlayanın başlaması gibi başlayarak okumamız temennisiyle. (2004)

YORUM GÖNDER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz