“…Allah bir topluluğu helak etmeden önce, onların refahtan şımartılmış olanlarını azdırır…” (İsra 16)Ben, Kadıköy İmam-Hatip Lisesi mezunuyum(1992).
02.03.2006 tarihinde bir akrabamızın referansıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Personel Daire Başkanı Mahmut Doğan ile görüşmek istedim. Konu, iş başvurusuydu. Başörtüsünün Allah’ın emri olduğuna inandığım için çıkararak, KPSS’ye de girmediğimden, belediyede bir yer olabilir mi diye, randevu almak için telefon ettiğimde yardımcısı olduğunu söyleyen biri bana bir internet adresi verdi ve “cv’nizi gönderin ben kendisine iletirim” dedi. Ben de cv ile iş başvurusu bölümüne girip formu doldurdum. Bir cevap gelmeyince kendim gitmeye karar verdim. Gittim belediyeye.
Yukarı çıktım yine telefonda görüştüğüm kişi bana Mahmut Bey’in toplantıda olduğunu söyledi ve “sizin cv’nizi inceledik. Zaten İmam-Hatip mezunusunuz ve biz belediyenin hiç bir bölümüne İmam-Hatipli almıyoruz. Kesinlikle” dedi. Ben de tamam ben kendisini beklemek ve kendisiyle görüşmek istiyorum” dedim. Ve beklemeye başladım. Tam bir saat on dakika sonra odasına geldi. Yardımcısı yanına gitti.
Tam beni çağıracak diye ayağa kalkmıştım ki, bana “size söylediğim şeylerin aynısını tekrarlamak zorundayım. Olmaz diyor” dedi yardımcı. Ben de “beni görmeyecek mi” dedim. Karşıdaki bey “üzgünüm, bir sürü de beklediniz, zaten şu anda acil bir çalışması var, güle güle” dedi. Ben de “hayırlı günler” dedim ve dışarı çıktım.
Her zaman dua ettiğim ve daha güzel çalışmalar yapmasını temenni ettiğim ve daima yanımda hissettiğim büyüklerim beni yanına çağırıp da “gel bakalım, ne derdin var, nasıl yardımcı olabilirim” sorusunu bile çok gördüler. Binadan nasıl çıktığımı ve pırıl pırıl, çiçeklerin her renginin cennete dönüştürdüğü o geniş bahçeyi nasıl geçtiğimi hatırlamıyorum bile.Saraçhane yokuşunu inerken hıçkırıklara boğuldum ağlamaktan. Kendimi tutamıyordum artık. İnsanlar bir şey sormasın diye en yakın camiye girdim koşarak. İkindi namazını eda ettim ve Rabbimle konuştum epey zaman.
Ve ben hala görüşmek istediğim yetkilinin benden haberi olup olmadığını bile bilmiyorum. Eğer varsa ve bu olaydan dolayı bir hak tecelli etmişse ben onu helal etmiyorum.Bu memlekette yıllarca İmam-Hatipliler bir ucube gibi görüldü ve hep geri plana atıldı.
Biz İmam-Hatipliler de inadına, bir imam-hatipliyi başbakanlığa getirdik. Ama ne yazık ki, kendi elimizle başımıza getirdiğimiz insanlar, bizden olmadıklarını ispatlarcasına kapıları yüzümüze kapatıyorlar. Birçok arkadaşım başörtüsünü açarak çalışmak zorunda kaldı. Neden ha neden? Hani beni temsile gidenlerim. Yazıklar olsun halkını yalnız başına bırakanlara. Yazıklar olsun. (06.03.2006)