KÜLTÜR HORONDAN İBARET DEĞİLDİR!
Kültür ve yardımlaşma derneklerimiz tarafından “şenlik” adı altında düzenlenen sosyal ve kültürel etkinlikler, her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bu düzenlemelere belediyeler, dernekler ve muhtarlıklar öncülük etmekte; iş adamlarımız, esnaf ve sanatçılarımız da destek ve katkı sağlamaktadır.
Diğer bir yandan dinî bayramlarda düzenlenen “keşkekli bayram eğlenceleri”,Hıdırellez, Mayıs Yedisi gibi geleneksel günleri, kına gecelerimizi ve düğünlerimizi de eklediğimizde, özellikle bahar ayları ile birlikte başlayan şenlikler, yaz boyunca ardı arkası kesilmeden sürmektedir.
Bu tür beraberliklerin insanımızın psikolojik yapısı üzerinde olumlu yönde etki ve katkıları olmaktadır: Şenlikler ve çeşitli kültür faaliyetleri bireylerin moral gücünü artırmakta, onlara güven duygusu aşılamakta ve bir topluluğa ait olduğu hissi vererek sorunlar karşısında onu güçlü kılmakta; böylece insanları hayata ve birbirine bağlayarak yaşama arzusunu kuvvetlendirmektedir. Şenlikler bu yönü ile yararlı etkinlikler olarak kültür hayatımızdaki tartışmasız yerini almaktadır.
Ayrıca insanların birbirleri ile tanışmaları, kaynaşmaları, devamındaki karşılıklı ziyaretler, zamanla elde edilen sosyal gücün paylaşımı ve kişiler arasında yayılması, bir sorunla karşılaşıldığı zaman birlikte çözüm aranması… Siyasi otoriteler, devlet erkanı ve diğer sivil toplum kuruluşları tarafından dikkate alınma, kabul görme ve söz sahibi olma gibi kazanımlar da dernekleşmenin ve şenliklerin diğer faydalı yönlerinden bazılarıdır.
Ancak her şeye rağmen bu tür faaliyetlerin olumsuz yanları da konuşulmalı, dernekçilik anlayışımız ve şenlik programlarımız nicelik ve nitelik bakımından değerlendirilmeye tabi tutulmalı; gittikçe sıradanlaşan, tek düzeli bir yapıya dönüşen ve artık herkes tarafından ezberlenen içeriği, daha renkli ve zengin hale getirilmeli ve çeşitlendirilmelidir. Bu çalışmaları yaparken ana ilke;gelişmeyeevet, değişmeye hayır; yenileşmeye evet, başkalaşmaya hayır! anlayışı olmalıdır.
Uzun yıllar dernekçilik faaliyetleri içinde bulunmuş, şenliklerin düzenleyici ve sunuculuğunu yapmış bir kişi olarak bu alanda gayretle çalışan değerli arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Ancak daha iyiye ulaşmak için dernekçiliğimiz ve şenliklerimiz hakkında bir değerlendirme ve özeleştiri yapma gereği olduğuna da inanıyorum.
Dernekçilik, kahvehanecilikten; kültür, horondan ibaret değildir.
“Kültür, bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi değerlerin bütünüdür.” Tanımda geçen “her türlü maddi ve manevi değerler” ifadesine rağmen, kültürümüzü sadece horondan ibaret görerek sosyal alanımızı daraltma, sadece oynayıp duran bir topluluk görüntüsü verme, kültürümüzün zenginliğini küçültmedir ve ona uygulanan kısıtlamadır.
Konuya iyi niyetle yaklaşıldığı ve araştırmaya ve bilgiye dayalı olarak katkı sağlandığı zaman sosyal ve kültürel çalışmalarımız daha etkili ve iz bırakan bir yapıya ulaşacaktır. Aslında nelerin yapılması gerektiği, hangi çeşitliliğin sağlanabileceği gayet açıktır. Şark köşelerinden, etnografya bölümlerinden, yerel kıyafet sergilerinden oluşan dernek dekorları yapılabilir. Dernek içinde sıra geceleri, dini ve milli gün ve gecelerin kutlanması… Günlük olayların değerlendirildiği toplantılar… Sorunların konuşulduğu sempozyum, forum ve paneller… Kimsesiz, düşkün, hasta ve öğrencilerin takibi ve onlara yapılacak yardımların sağlanması… Kına geceleri, sünnet törenleri… Taziye, temsil ve her türlü tebrik ziyaretleri… vs.
Bunun örneklerini diğer Anadolu derneklerinin icraatlarında görmek mümkündür. Bu dernekler kültür alanındaki zenginliğini yerelden evrensele taşıyabilen, etkinliklerindeki çeşitlilik ve kabul görme özelliği ile dikkati çekmektedir.
Ulusal ve uluslar arası yarışma ve gösterilerde; örneğin bir zamanlar Fransa’daki uluslar arası halk oyunları yarışmalarında Karadeniz horonundaki figürlerin bıraktığı etki, uyandırdığı ilgi gittikçe azalmaktadır. Bu nedenle, horon figürlerine yeni katkılar sağlamak, horonu yeknesaklıktan kurtarmak düşüncesiyle çalışmalar yapılmakta; usta öğreticilere bu konuda öneriler sunulmakta, onlardan yeni hamleler beklenmektedir.
Çünkü kendisini çeşitlendiremeyen ve yenileyemeyen bir sosyal faaliyet, zaman içinde zihinlerdeki ve gönüllerdeki tutunma dişlilerini sıyırır, yalama olur ve etkileme gücünü yitirir. Bu sebepledir ki kültür gecelerimizin, şenliklerimizin, keşkek davetlerimizin mutlaka bir uzman danışma kurulu tarafından yapılandırılması gerekir. Bu danışma kurulu tarafından, yapılacak çalışmaların otantik yapıya, geleneksel özelliklere, güncel yaklaşıma uygun olup olamayacağına, değilse doğrusunun nasıl olması gerektiğine karar verilmesi; ilgililere öneriler sunulması gerekir.
Değişik köşe yazılarında, internet sitelerinin okuyucu yorumlarında ya da sohbetlerde bu konudaki eleştirileri okuyoruz, dinliyoruz:
Kültür sadece horon oynamak mıdır? Dernekçilik, kahvehanecilik midir? Hep aynı şeyleri yapmaktan sıkıldık; in şehire şenlik, çık dağa şenlik… Zaten birinin diğerinden farkı yok! Sanki işimiz gücümüz horon ve kemençe…Oyun ve eğlence düşkünü olduk…Bu konudaRoman vatandaşlarımızı geride bırakmaya başladık! Başka derdimiz yok mu? Hiç sıkıntımız yokmuş, bütün sorunlarımız halledilmiş gibi bir görüntü veriyoruz.Bu toplanmalar meyvesini vermiyor; ilgiye, desteğe ve sorunların çözümüne dönüştürülemiyor!
Bu ve buna benzer eleştiriler son zamanlarda sıkça duyulmaya başlanmıştır. Yapılan etkinliklerin sayıca çokluğu ve programların içeriği konusunda bir sorgulama ve arayış olduğu anlaşılmaktadır. İstikamet bu yöndedir. Demek ki bu alanda yapılan çalışmalar üzerinde birlikte düşünmek, araştırmak, konuşmak, tartışmak ve sonuçları paylaşmak; ortaya en etkin, kalıcı ve doğru olanı çıkartmak ve toplumun beğenisine ve takdirine sunmak gerekiyor. Toplumun ortak değerleri alanında kişisel yaklaşımlar ölçü olmamalı; ortak akıl, ortak duygu ve yakın estetik anlayışlar ölçü alınmalıdır.
Esen kalın, hoş kalın…