Geçmişle Geleceği Birleştiren Savaşçı’ya” Mektup – Geyikli Ağasar …

 Tarih 25.02.2004. Sinemada bir filme gidiyorum. Daha önce televizyonda tanıtımını gördüğüm ve yönetmenini de tanıdığım için, farklı olacağını düşünüyorum giderken. Film gerçekten farklı olduğu için, ancak en önde yer bulabiliyorum ve kafam koltuğa çakılı bir vaziyette izlemeye başlıyorum.

Beni öyle bir yolculuğa iletiyor ki; bitip de dışarı çıktığımda başka bir dünyada olduğumu zannediyorum adeta. Geri dönüp tekrar izlemek istiyorum.Daha sonraki günlerde birkaç defa daha izliyorum, sanki ilk defa izler gibi. Beni niye bu kadar etkilediğini ve kalbimdeki figanı gözlerimden döktürdüğünü düşünüyorum günlerce. Ve sonunda yazmaya kara veriyorum içimdekileri.Çok etkilendiğim; bu etkiyle değişip, yüreğimi yenilediğim belli şeyler olmuştur hayatımda.

Mesela; çocukluğumu yanında geçirdiğim, beni her anlamda yetiştiren, hayatının olumlu yönlerini bana yansıtan, biricik dedemi hiç unutamam. Yine; onbeş yıldır okuduğum ve anlamaya çalıştığım, içinde müthiş olayların anlatıldığı, hatırlatmaların ve uyarmaların yer aldığı yüce kitabım Kuran-ı Kerim…Ve bu film… Her karesinde yaşayışımdan, toplumlardan, zulme uğrayanların ve uğratanların akıbetlerinden izler geldi geçti gözümün önünden…Amerika… Kuruluşu kanla yoğrulu, gelişmesi kanla yoğrulu ve yükselmesi kanla yoğrulu. Özgürlük ve demokrasiyi dünyaya hakim kılacağını söyleyip dursa da, yapılanların hiç de öyle olmadığı aşikar. Dünyanın süper gücü.

Ama bütün dünyayı kana bulayarak devam ediyor yoluna.Bu filmi izlerken gözümün önünden zulme uğramış, çaresiz ortada bırakılmış, yakılıp yıkılmış, haksız yere mahvedilmiş nice beldeler geçti. Ve hepsi de özgürleştirme adı altında, inleyen beldeler. Mesela Afganistan, mesela Irak( bırak özgürleştirmeyi, burada güvenliği bile sağlayamamaktadır). Buralardaki çocuklar ve kadınlar; Samuray filmindekilerden daha az haklı değildir.Filmin müziğinin de verdiği ağırlık beni günlerce ağlattı. Ağladım çünkü; insanların haksız yere katledilmesi, yurtlarından çıkarılması, üç günlük ömürde birbirlerine saygısızca yaşam sürmeleri gücüme gitti. Dünya neden hepimizin büyük bir yuvası olma onurunu kabullenip de, mutlu bir aile yaşamı sürmüyor sanki? Neden?… Bizim tarihimiz de bu filmdeki, cesur samurayların, asla ödün vermeyen mücadeleleri gibi örneklerle doludur. Mesela Akıncı Beyleri… Mesela Köroğlu.Köroğlu da kendi çıkarlarının peşinde olan, Bolu Beyi’ne karşı durur.

Bolu Beyi Padişahtan habersiz halka zulmeden biridir. Köroğlu da Bolu Beyinin zulümlerini hayatı pahasına ortaya çıkaran bır kahramandır. Tüfenk gücüne yenilmiş ancak, Bolu Beyi de yerinde kalamamıştır. Bu olayı Köroğlu şu dörtlüklerle dile getirmiştir.Benden selam olsun Bolu Beyi’ne,Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.Ok hışırtısından kalkan sesinden,Dağlar seda verip seslenmelidir.Düşman geldi bölük bölük dizildi.Alnımıza kara yazı yazıldı.Tüfenk icad oldu mertlik bozuldu,Eğri kılıç kında paslanmalıdır.Filmin başında bir cümle vardı. “Japonya’yı birkaç cesur insan kurtarmıştır”. Evet, bana filmi izlettiren cümle buydu. Çünkü; bugün bunun eksikliğidir, bizi bu hallere getiren, belimizi büken ve elimizi kolumuzu bağlayan.Ve düşüncelerim bir anda başka miğferlere dalıverdi.

Dinlerin bize ulaşmasına vesile kılınan peygamberleri ve kişiliklerindeki üstün meziyetlerden birinin de “cesaret” olduğunu hatırlıyorum nedense… Onlar da çıkarcı, bencil, aşağılık, acziyetini kendi değerlerini üç beş kuruşa satarak kapatmaya çalışan nice Omura’lara karşı üstün birer cesaret timsali olmuşlardır.Filmin takdir ettiğim diğer bir bölümü de şuydu:Amerika başta da söylediğim gibi; tarihinde bir çok katliama imza atmıştır. Bunun kendi milletinden bir yönetmen tarafından ortaya konulması ve adeta günahlarını sorgulayan bir asker kimliğiyle anlatılması takdire değerdir…Yazacaklarımı bitirirken filmin yönetmen ve oyuncularına teşekkür etmek ve onlara kendimce hatırlatmalar yapmak istiyorum:Biz Müslüman bir aileyiz. İslam’ı seçtik.

Çünkü: Bu din ve bu peygamber (Hazreti Muhammed), Son’u temsil eder. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Hazreti Adem’den kıyamete kadar gelmiş her türlü toplum ve insandan bahsedilir. Peygamberimizden önceki bütün dinler ve peygamberlerinin anlatılması, o toplumların yaşadıkları hayat tarzına göre nasıl bir sonuçla karşılaştıkları, açık ve net anlatılmaktadır. Müslümanlar; bütün bu anlatılan peygamberleri ve dinlerini şüphe etmeden kabul ederler. Her kıssadan bir ders almaya gayret eder, onların düştüğü yanlışları yapmamaya çalışırlar.

Mesela Hz. Musa’yı ve Yahudileri anlatır bu kitap. Yine Hz. İsa ve Hıristiyanlar vardır bu kitapta. Birçok Surede Hz. İsa’nın Doğumu, yaşadıkları, Havariler, annesi Hz. Meryem (Meryem Suresi, Maide Suresi 110-119) anlatılır. Ve Hz. Muhammed’in en son gelen elçi olduğu ve kıyamete kadar artık hiçbir uyarıcının gelmeyeceği de açıkça vurgulanarak, insanlar uyarılır.Bunu anlatmamın nedeni; son peygamberin bütün dünya insanlarına hitap etmesi ve sizleri de ilgilendirmesi gerektiğini düşünmemdir.

Kur’an’ın ingilizcesini bulup, araştırmanız ve yeni filmlerde yeni kahramanlara yer vermeniz temennisiyle. Allah sizi, kötü ve yanlış bir yaşantının içinde eriyip gitmekten korusun. Amin… 

YORUM GÖNDER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz