Sevmek için geç kalmışsındır birkaç zaman. Hayatına dahil edeceğin insanı görür ve hissedersin. Erken zamanın gazabına uğrarsın. Sevdan dik tutar seni. Yanımda olsa dersin, ona baktıkça maviyi hissetsem… Nereye baksan onu görürsün. Yemyeşil portakal ağaçlarında, turunç kokularında O vardır. Hırçındır tabi ki hoyrat bozkırlar gibi. Asidir, bir o kadar da mavi.
Var olduğunu bilerek, bekleyerek, O’nun da beklediğini hissederek kendini avutursun, umut kokar sevdan. Sesini duymak yetmez. Mektup yazmak istersin, ellerin gücünü kaybeder. O insana yakın olmalıyım dersin, en azından onun dokunduğu bir şeye dokunmak istersin. Ve aklına gelir ona aldığın hediye kitap. Okumuştu o. Mutlu olmuştu. Alırsın kitabı bir eline, diğer elinde sıcak bir çay ile.
Bazen hüzünlenir bazen gülümsersin. Kendi kendine düşünürsün acaba o da benim hüzünlendiğim yerde hüzünlendi mi diye? Aslında ortak nokta bulmak bile mutluluktur O’nunla. Buldum ben. Bir bakmışsın O’nun en sevdiği vakti, ikindi güneşini tutmuşsunuzdur bir ucundan, gök ve denizin maviliğinde bir masalın kahramanları olmuşuz. Kitaptaki şu cümleler güzel değildir de nedir?
Sizden bir şey rica edebilir miyim diye sordu. Tabii dedim. “hayatım dahil her şeyi isteyebilirsin. .”