Bir Garip Yolcuyum Çanakkale’de

Bugün, tarihine gözlerim ve yüreğimle şahit olduğum bir beldeyi görmeyi nasip etti Rabbim bana. Nasıl dayanmışım bu kadar zaman, ayak basmadan ruhuma tecelli etmesini beklemeye. Ve nasıl geciktirmişim aziz şehitlerimle hasret gidermeyi.

Nasıl ihmal etmişim, hiç bitmeyecek bir özlemi yüreğime yerleştirmenin en güzel hal olduğunu, bütün mevcudiyetimle idrak etmeyi. Şimdi bildim; ölmeden ölmenin yolu, görmek ve hissetmekmiş tepeden tırnağa, ölmeden ölenleri.Kendimi nasıl avuturum bundan sonraki yaşamımda bilemem. Çanakkale beni benden etti. Aldı götürdü ve taa Conkbayırı’nın en dibine gömüverdi bir günde. Şimdiye kadar kitap sayfalarında sana dair ne okuduysam, döktün önüme ey Yüce Belde. Hatta daha da fazlasını buldum ve anladım sende, kim ne yaptıysa vatanım ve hürriyetim uğruna.

Selam size ey gardaşlar, babalar, analar, çocuklar, komutanlar, yiğidini şehadete uğurlayan eli kınalı gelinler, nur yüzlü sevdalılar.Selam size bu vatan uğruna kendini siper eden dağlar, taşlar, kuşlar, ağaçlar, çiçekler ve yapraklar.Selam sana Şemse Nene, hala kapının ağzında verdiğin söze nazır beklemedeyken. Öyle mahvettin ki beni, iki günlük gelin iken, elini tutup sana “gözümün nuru, ben dönmeden sakın evden dışarıya çıkma e mi?” diyen yiğidine verdiğin sözü, ölene kadar bir emanet değerinde saklayarak.Selam sana Üçpınarlı Ali Şehit. Nasıl da hazırlayıverdin erlerini, düğüne gidercesine temiz ve pak, komutanının ardına düşerken. Seni kitaplarda okuduğumda daha 20 yaşında bir gençtim. O zaman sadece duymuştu yüreğim şehadetini. Şimdi üzerinde adım atmaya bile kıyamadığım bu topraklarda(acaba nerede, üzerinden mi geçtim!) endişesi ve sanki karşıma dikilip hasbıhal edecekmişsin gibi seni yaşar yüreğim.

Burası Anafartalar ve üç top ağacın yanındayım şu an. Sanki hala elindeki sancağı sımsıkı tutmuş ve bana bakıyorsun mütebessim şehadetinle.Selam size ey Yiğitler! Sabah (nadiren şekerli) üzüm hoşafı, akşam yağlı buğday çorbasıyla ayakta kalıp, bütün gücünü kalbini destekleyen imandan alan, halis KAHRAMANLAR. Bizi affedin. Size layık mıyız diye sorma gücüm bile yok.Selam sana anasının dördüncü şehidi Divrinli Osman Ethem. Yeşilin bu kadar berrak ve pak olduğunu, ağaçların ahenkli bir rüzgara teslimiyet gösterdiğini, ezanın kalbe nasıl huşu ile indiğini sende yaşadım.

Ta ki beni Alıp Peygamber diyarında Bedir’e, Uhut’a, Hendek’e sürükledi ezanı anlatışın mektubunda.Selam sana Nusret gemisiyle dev prangaları aşıp, düşmanı suya gömecek mayınları denize yerleştiren İsmail Hakkı Bey. Sen ki, dev gemilere karşı fındık büyüklüğüne sahip bir şileple, çaresizlerin tek çaresi Olan’a(c.c.) dua edip yola çıkan ve muzaffer olanlardansın. Seni izledim deniz kenarındaki maketlere bakarken. Gözlerim önüme aktı ve yüreğim şunu hatırladı birdenbire: Bir zamanlar Halid B. Velid isimli bir sahabi de sadece 35.000 kişi ile, 200.000 kişilik Bizans ordusunu yenmiş ve tarihi değiştirmişti Yermük’te((636). Demek aynı iman kuvveti seni de galip getiren. Aman Ya Rabbi. Bize şuur ver.

Selam sana Küçük Nezahatim, kara gözlüm, nur yüzlüm, Çanakkale’deki çocuk şehidem. Yetim kalmanı ve amcanla savaş meydanlarında büyümek zorunda olmanı Murad edenin(c.c.) önünde eğiliyorum bütün benliğimle. Kimbilir nasıl hızlı ve bir o kadar sevgiyle dehledin atını savaş meydanlarında. Arkamı dönüp bakınca karşı tepeye, sanki gördü yüreğim Allah sedaları eşliğinde, melek misali uçuşunu atının üzerinde.Selam sana Seyit Onbaşı.”Kuvvet sadece Ulu ve Yüce Allah’a (c.c.) aittir” duasında bulunup, 257 kiloluk top mermisini sırtına yüklediğinde, kemiklerinin çatırdısını duyanlardan biri de benim şimdi. Nasıl bir ihlas ki seninkisi, Rabbim sadece sana bahşetti bu güzelliği. Rabbim, ona verdiğin bu ihlası bana da nasip et. Amin.Selam size Yahya Çavuş ve emrindeki 15 Er! Üç gün üç gece nasıl dayandınız binlerce mermi ve top atışına.

Tüylerim diken diken, yüreğim hayret, gıpta ve muhabbetle yaşıyor şimdi sizi.Bir Kahraman Katım ve Yahya Çavuş’tular,Tam üç alayla burada gönülden vuruştular,Düşman tümen sanırdı bu şaheser Erleri,Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular.Selam size ey ismini bilemediğim ve dillendiremediğim şehitler, gaziler, yarenler. Sanki yıllar önce ayrılmışım sizlerden ve sıla-i rahimdeymişim gibi hasret doluyum bugün. Ruhuma gömdüm sizi bugün ve gözümden aktı bütün duygularım. İnsanlar olmasa etrafımda haykırırcasına ağlarım.Allahım! O sırra mazhar et bizi.

O nasıl iman, nasıl ihlas, nasıl bir irade! Onlar nasıl insanlar, nasıl askerlerdi! Onları yetiştiren anaların farkı ne, çocuklarına söyledikleri ninniler nasıldı! Sevdalıları onlara ne demişti ki; “ben size taarruzu(savaşmayı) değil, ölmeyi emrediyorum” nidasıyla, ışığa koşan kelebekler misali ateşe vurdular kendilerini!Meğer ne müthişmiş, şehadetin kokusu,Ve ne kadar muazzam Çanakkale ordusu,Beni benden aldı da bu manzara doğrusu,Yüreğimi dağladı, Çanakkale gezisi (12.05.2006) 

YORUM GÖNDER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz