TÜSiAD Üzerine

Sendikaların asıl amacı, çalışanların ekonomik ve soysal çıkarlarını korumaktır. Sendikaya üye olanların da beklentisi bu yöndedir.

Çalışma hayatımızda var olan işçi ve memur sendikaları, çalışanların çıkarlarını korudukları müddetçe başarılı olmakta ve temsil etme gücü kazanmaktadır. Bu yazıda vurgulamak istediğim konu, geçmişte işçi sendikalarında yaşanan temsil etme krizinin, memur sendikalarında da olabileceği tehlikesidir.

Bilindiği üzere, geçmişte bazı işçi sendikalarının başkanları, kendi ekonomik ve siyasal çıkarları yüzünden, temsil ettikleri işçileri unutmuşlar, kendi ikballerinin derdine düşmüşlerdi. Bu durum halen de devam etmektedir. Demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin hiçe sayıldığı zamanlarda, beşli inisiyatif denilen STÖ’lerin, demokrasi ve özgürlüklerin neresinde durduğunu bu millet unutmamıştır. Maalesef, ülkemizin derin ekonomik krizlere muhatap olmasının tetikleyicileri konumuna düşmüşlerdir.

Memurların üye olabileceği birden çok konfederasyonun olduğu çalışanların malumudur. Niçin birden çok sendikal faaliyet var? Bunlar tek çatı altında birleşemezler mi? Soruları bu işle uğraşanların her zaman muhatap olduğu sorulardır. İnançların, dünya görüşlerinin, bakış açılarının, çözüm önerilerinin farklı olduğu bir dünyada bu sorulara yer olmasa gerektir. Ortak çıkarlar, ortak problemler olsa da, bu problemlere çözüm üretmekteki farklılıklar, ortak çıkarları korumada kullanılan farklı yöntem ve tarzlar, bu farklılıkların önemli sebeplerindendir. Çalışanın önünde farklı seçeneklerin olması, sendikaların kaliteyi yakalamaları, çalışanların kendilerini temsil edebilecek olanı seçebilmeleri açısından önemlidir. Ülkemizdeki sosyolojik yapıya baktığımızda bu farklılıklar kaçınılmazdır. Ayrıca birden çok sendikanın olması, sendikal faaliyetleri zaafa düşürecek nitelikte değildir. Önemli olan her sendikanın kendisini arz etmesi, çalışanların da tercihte bulunmasıdır. Birey hangi yönde tercih kullanmışsa bu tercihe ancak saygı duyulur. Yapılan tercihler daha sonra kendi hür iradeleriyle rahatlıkla değiştirilebilir. Bu değiştirmelere de saygı duymak gerekir. Demek ki, bulunduğu sendikada kendisini temsil etme gücü görmüyor. İşte memur sendikalarını bekleyen en önemli sıkıntıların başında, bireylerin tercihlerine saygı duyulmaması gelmektedir.

Bu konuya devam etmeden önce, farklı sendikaların ortaya çıkmasının sebepleri arasında gördüğüm bir tespiti belirtmek isterim. Millet olarak, başkalarından aldığımız şeyleri kuşa çevirmekte mahiriz. Tabiî ki kendi toplumumuza has değişiklikler yapacağız. Ancak, bizde hemen devreye bireysel çıkarlar girmekte, temsil edilen insanların çıkarı değil de, elde edilecek kişisel faydalar ön plana çıkmaktadır. Avrupada sendikal faaliyetlerde ortak yönler dikkate alınırken, bizde, farklılıklar temel alınmaktadır. Böyle olunca da ayrılıklar kaçınılmaz olmaktadır. Bu durumun bize has, siyasal, sosyal, ekonomik sebepleri de vardır.

Sendika çalışmaları sırasında farklı sendikalara üye olmuş kişiler arasında hiçte hoş olmayan bazı husumetlerin varlığını müşahede etmekteyiz. Bu husumetlerin tamamen bireysel çıkarlara bağlı olduğunu da üzülerek görmekteyiz. Aynı kurumda, aynı ortamda çalışan kişilerin ortak çıkarlarını birlikte savunma yerine, farklı sendikaya mensup olmalarını öne sürerek birbirlerine mesafe koymaları başka nasıl açıklanabilir.

Sendikaların, çalışanların ekonomik, sosyal, hukuksal sıkıntılarına zaman ayırma yerine, bireysel çıkarlara alet edilmeleri, sivil toplum örgütleri açısından temsil krizini gündeme taşıyacaktır. Tehdit, şantaj, gelecek vaadi ile üye yapmak, sendikaların güvenilirliği açısından en büyük engeli oluşturmaktadır. Bir sendikadan başka bir sendikaya geçen arkadaşlarımızın muhatap olduğu muamelelere şahit oldukça, sendikacılığın çok uzağında olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sendikacılık yapan arkadaşlarımızın, özgüvene sahip, kendi doğrularına sahip çıkan, fakat tek doğrunun kendisi olmadığının farkında olan bir anlayışla hareket etmelerinde, sendikaların geleceği açısından fayda bulunmaktadır.

Sendikalar, kişisel ekmeğin değil, emeğin mücadelesini vermelidir. Aidiyetlerimiz, bizim dışımızdakileri görmemize, onları oldukları gibi kabul etmemize engel olmamalıdır. Mensup olduğumuz hiçbir kurum, kuruluş, örgüt insan olma ortak noktamızı yok edemez. Bu anlayışla hareket etmek, sendika yöneticilerinin“ekmeğimle oynayanın, hayatıyla onarım” tehditlerini de ortadan kaldıracaktır. Çünkü sendikalar hiç kimsenin ekmek kapısı değildir. Sivil toplum örgütlerine üye olanlar, hangisine üye olursa olsun, hiçbir şekilde tehdide, gelecek kaygısına maruz bırakılmamalıdır. Bu tür yaklaşım sivil toplum mantığına aykırıdır. Birbirimizle kavga ederken, asıl yapmamamız gerekenleri atladığımızın farkında bile değiliz. İşte, sendikal faaliyetlerin zaafa düştüğü asıl nokta budur.

Sendikalar, ideolojilerin ya da siyasi partilerin temsilcileri değil, emeğin temsilcileridir. Ben ak sen kara düzeyinde kalan sendikal bir anlayış kimi temsil edebilir ki!… 

YORUM GÖNDER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz