MEMLEKET

Bir İzmit akşamından yazıyorum. Yorgun, biraz da hasta gibiyim. Günün yorgunluğu, geçmişim geleceğe teminat olacak mı endişelerim var. Çok şükür diyorum bazen, en azından hayallerim var. Elim, ayağım tutuyor gözlerim görüyor. Ya onlarda olmasaydı. Ne olursa olsun Allah bugünlerimizi aratmasın.

Her kış aylarında yürürken yürüyüş yolunda, bordo mavi atkım ısıtır beni. O renklerin anlamı hasrettir aslında. Memlekete duyulan hasrettir. Nerde bir davul, kemençe sesi duysam, yüreğimde bir tel sızlar. Ah derim şimdi Sisdağı’nda olsam içsem soluksuzca suyunu. Yürüsem yaylalarda. İnanın bana dostlar şu kapitalist düzen olmasa ne buranın kirli havası ne de başka bir şeyi çekilir. Ne var ne yoksa on bir ay burada durabiliyorsak eğer sırf yaz gelse de hayden memlekete diyen sese kulak verip, memlekete gidecek olmanın hevesi ayakta tutuyor bizi.

Her gün sabah kalk, iş güç derken zamanın akıp gittiğinin farkında değiliz. Yaşamak sadece para kazanmaktan mı ibaret yoksa gördüğün her insana tebessüm mü? Şimdi taşıyan bedenimiz bizi ya bir gün bize isyan ederse?

Her şey bir yana ben memleketimi özledim. Sabah bayram namazında büyük bir heyecanla uyanıp, bayram harçlığı aldığım günleri özledim. Kısaca çocukluğumu özledim. Büyüdükçe dert artıyor. Hayat endişesi daha da artıyor.

Ne yapmalı ne etmeli tekrar memlekete dönmeli. Çünkü o camiler, o dereler, o yokuşlar bizim. Yağmuruyla, çamuruyla bizim. Dünden daha da çok sahip çıkmak gerekir. Çünkü o memleket bizim.

Ne der Cahit Sıtkı;


Memleket isterim 
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; 
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

YORUM GÖNDER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz